Bağcılar Mutlu Son Hizmeti Ebru
Bağcılar Mutlu Son
“Kafadan kontak onlar.”
“Keçileri kaçırmışlar. Keşfe gittiğimiz vakit hatırlıyor
musunuz?”
İlk günün büyüleyici güzelliğini anımsayıp, göz göze
güldüler.
“bize barınak gerek” dedi Ralph,
“bir çeşit… Bir çeşit şey
olarak…”
“Yuva olarak.”
“Evet, tamam.”
Jack, bacaklarını karnına doğru çekti, kollarını dizlerine
doladı; daha açık seçik düşünebilmek çabasıyla, kaşlarını
çattı:
“Gene de… Ormanda. İnsan ava çıkmışken… Meyve
toplarken aynı şey değil elbet; ama tek başınayken…”
Jack sustu bir an; Ralph’ın onu ciddiye alıp almayacağını
bilemiyordu.
Bağcılar Mutlu Son
“Devam et.”
“ama çıkmışken, kimi zaman farkına varmadan, sanki…”
Jack birden kızardı:
“Bunun aslı yok elbet. Bir duygu sadece. Fakat sanki sen
avlamıyorsun da… Seni avlıyorlar. Sanki biri var, senin hep
peşinden gelen.”
Gene sustular. Simon, yoğun bir dikkat içindeydi. Ralph
inanmıyor, biraz öfkeleniyordu. Oturdu, kirli eliyle omuzunu
ovdu:
“bilmiyorum ki…”
Jack ayağa fırladı, çabuk çabuk mevzuştu:
“Eh işte, ormanda bunları duyabiliyor insan. Aslı yok
bunların normal olarak. Ama… Ama…”
Jack, kumsala doğru hızla bir iki adım attı; sonrasında geri
döndü:
“fakat ben biliyorum onların neler duyduğunu. Anlamış oldun mı?
İşte bu kadar?”
“Yapabileceğimiz en doğru şey, bizi kurtarmalarını
sağlamak.”
Kurtarılmanın ne işe yaradığını anımsayabilmek için, Jack’ın bir
saniye düşünmesi gerekti:
“Bizi kurtarmaları mı? Evet, elbette. Fakat bir domuz
yakalamak arzu ederdim kurtarılmadan önce…”
Jack, mızrağını kaptığı benzer biçimde fırlatıp yere sapladı. Yinedonuk donuk, deli deli olmuştu gözleri. Ralph, karmakarışıksarı saçlarının arasından, onu eleştirircesine süzdü:
“Yeter ki, senin avcıların ateşi unutmasınlar…”
“Şimdi adım atarım sana da ateşlerine de…”
İki çocuk, kumsala doğru koştular; suyun kenarında durup,
pembe dağa baktılar. İnce bir duman, semanün yoğun
maviliğini bir tebeşir izi benzer biçimde çiziyor, dalgalanarak yukarılara
doğru yükseliyor ve yok oluyordu. Ralph kaşlarını çattı:
“Acaba ne kadar uzaklardan görülebilir bu?”
“Millerce uzaklardan.”
“Yeterince duman çıkartamıyoruz.”
Çocukların bakmış olduğunın farkındaymış benzer biçimde, dumanın alt kısmıhafif kalınlaştı, krem rengi kabul edenık bir lekeye döndü, güçsüz
duman sütununa sarıldı, yukarılara doğru tırmandı.
Jack,
“Ateşe yeşil dallar attılar” diye homurdandı.
“Acaba…”
Gözlerini kıstı, tüm ufku tarayabilmek için hızla döndü:
Son yorumlar